Temel Yaşam Desteği
27 Mart 2019

19 temel yaşam.pdf

                                                                                     TEMEL YAŞAM DESTEĞİ

Uzm. Dr Banu BEKÖZ

Temel Yaşam Desteği yeteneği, bir insanın sahip olabileceği en özel niteliklerden birisidir. Bu, çoğu kez tamamen hazırlıksız, beklentisiz olunduğu ve yine çoğu kez, şartların hiç olumlu olmadığı anlarda, bir insanın diğer bir insanı hayatta tutabilme güç, beceri ve isteğinin dehşetli bir keskinlik ve tarafsızlıkla sınandığı bir niteliktir. Yine bu; ancak önemli miktarda eğitim, sürekli ilgi ve kararlılıkla edinilebilecek, kolayca kaybolmaya eğilimli hassas bir yetenektir. Bu yeteneğe sahip olanlar, belki hayatları boyunca hiçbir zaman ondan faydalanmayacaklardır, belki sadece bir kez…..

2015 yılının son aylarına erdiğimizde, saptadıkları standartları ülke olarak izlediğimiz uyguladığımız Amerikan Kalp Birliği (AHA) ve Avrupa Resüsitasyon Konseyi (ERC) yeni temel yaşam desteği standart ve uygulama şekillerini yayınladı. Önemli miktarda araştırma ve harcamaya dayanılarak üretilen bilgileri esas alan bu yeni anlatımlar tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de temel yaşam desteği usullerinin nasıl uygulanacağını belirlemektedir.

Günümüzde bilgi olarak tıbbın ulaştığı nokta, gerçekten de küçümsenemez ve iyi donanımlı bir ortamda, çok ağır hayatı tehdit edici etkilerin bile üstesinden gelindiği görülür. Bu noktada tanımlanması gereken ve en önemli nokta ‘zamandır’. Her köşe başında tam donanımlı bir hastane, her kimsede tıbbi personel düzeyinde uygulama becerisi beklenemeyeceğine göre, etki altında bulunan bireyin, etki anından itibaren, donanımlı bir ortama ulaşana kadar geçecek sürenin tanımlanması gerekir. İnsan, modern toplumlarda bu süre öncesi ve sonrası için gerekli sistemleri entegre etmiştir ve bu yaşamın devamına karar verecek olan kritik süre, günümüz koşulları için tam anlamıyla yardım gereğinin bulunduğu yerdir. Toplumdaki bireyler eğitildikçe ve bu süre içindeki davranışlara yatkınlık geliştikçe, etki anından donanımlı ortama kadar geçen süre içinde organizmanın geri dönüşümsüz hasarlar görmesini, belki de ölmesini engelleyecektir. Bu davranışı kazanmak ve bu yardımı sağlayabilmek için tıp uygulayıcısı olmak gerekmeyecektir. O halde, organik yaşantının beklenmeyen ani kesintisi ya da kesintiye uğrama riski sırasında oluşturularak, donanımlı bir gözetime kadar geçen süre içinde bu kesintinin engellenmesi için girişilen davranışlara Yaşama yardım veya günlük terminoloji ile Temel Yaşam Desteği denir. Toplum içinde yer alan her bireyin, modern yaşam gerekleri ve koşulları ışığında, işte bu temel yaşam desteğini uygulayabilecek durumda olmasının beklenmesi, artık çağdaş bir ihtiyaç ve sosyal bir sorumluluktur.

Temel yaşam desteğinin günümüzdeki format ve anlayışa ulaşması süresindeki evrelerin başlangıcı oldukça eskilere dayanır. Yazılı tarihin başlamasıyla beraber, tıbbi yardıma ilişkin anekdotlar görülmekte, 16 . yüzyılda çeşitli canlandırma tekniklerine ait bilgiler de kayıt altına alınmıştır. 1800’lü yılların ikinci yarısından itibaren açık ve kapalı kalp masajına ait çeşitli yayınlar yapılmaya başlanmıştır. 20. yüzyılın başlarında, Starling ve Lane adında iki hekim ölümün o zamana kadar tek göstergesi olan kalp durmasının üzerine bir tartışma başlatmış ve duran kalbin yeniden çalışmasını sağladıkları için reanimasyon kavramının ilk anlatıcıları olmuşlardır. Böylece tıp, artık durmaksızın bu konuya odaklanmış ve 1973 yılına gelindiğinde geliştirilen bütün tekniklerin ve bilimsel olarak değeri ispatlanmış tüm uygulamalarınbelli bir standart altında toplanması gereği ile Amerikan Kalp Cemiyeti ve Ulusal Bilimler Akademisi, girişimde bulunarak günümüzde halen geçerli olan ve en az 5 yılda bir güncellenen standart uygulamaları belirlemiştir. Temel yaşam desteği etki altında bulunan bireyin, en hayati organik fonksiyonları üzerinde, olabildiğince basit ve iyi tanımlanmış davranışlar bütünüdür.

Ani kardiyak ölüm, tüm dünyada halen en çpk ölüme sebep olan klinik durumdur. Bu ölümlerin % 70’i hastane dışındaki ortamlarda ve çoğunlukla evde gerçekleşmektedir. Bu hastaların ancak % 10,8’i kalp ve solunum durması sonrası gerçekleşen temel ve ileri yaşam desteği süreçleri sonrası hayata dönmüştür. Hastane içi gelişen kalp ve solunum durması sonrası hastalarda bu oran % 22,3-25,5 olarak saptanmıştır. Temel yaşam desteğinin en önemli basamağı, kalp ve solunum durmasının eş zamanlı olarak hemen tanımlanması ve acil yanıt sisteminin hemen aktive edilmesidir. Ülkemizde son derece gelişmiş imkanlar ve deneyimli, eğitimli personeli ile 112 acil  çağrı merkezi, işte bu acil yanıt sistemini uygulamaktadır.

Emel yaşam desteği basamakları en yalın hali ile, sağlık çalışanı olmayan kişiler için şu şekilde ardışır;

  • Ortamın güvenliğinden emin ol,
  • Uyarıya cevabı kontrol et,
  • Yanıtsız ise, hemen 112’yi ara
  • Normal bir solunumun varlığını değerlendir,
  • Normal bir solunum yoksa, hemen kalp masajına( göğüs basısı) başla.

                Uygulayıcıların dikkat etmesi gereken en önemli konu, kişinin normal nefes alışverişinin tanımlanmasıdır. Uygulayıcı, 112 çağrı merkezi ile gelişmiş teknik imkanlar sayesinde, halen iletişimde bulunabilir ve burada bulunan sağlık personelinin tavsiyelerine göre hareket edebilir. Bu durumun mümkün olmadığı hallerde elbette uygulayıcı, karar verici olacaktır ve ardından gelen tüm usüller verilen bu karara göre ilerleyecektir. Normal bir solunumun olmadığı hallerde, kalp atımının olmadığı ifadesi ile ardından kalp masajı uygulaması gelecektir ki, burada yapılmaya çalışılan kalbin kanı vücuda pompalama işlevinin yerine konulmasıdır. Bu amaçla sternum (iman tahtası)’nın alt yarısı olarak tarif edilen ve göğüs kafesinin ortasındaki alan uygulama alanı olarak seçilmeli ve dakikada 100-120 hızında ve göğüs kafesini yaklaşık 5cm. çökertecek kadar kuvvet uygulanmalıdır.  Bu uygulama sağlık çalışanları ortama ulaşana dek veya yardımı veren kişi tükenene kadar devam etmelidir.

                Elbette, yukarıda en temel şekli ile anlatılmış olan uygulamalar bütünü, sağlık çalışanı olmayan kişiler için bile eğitim gerektirmektedir ve kolaylıkla kazanılan bir nitelik değildir. Bu nedenle ülkemizde dahil olmak üzere dünyadaki tüm sağlık politikaları, öncelikle ani kalp durmasının önüne geçmeyi hedeflemekte, ardından toplumdaki hemen hemen her bireyin böylesi bir durumla karşılaştığında en temel becerileri yapabilecek yatkınlığa gelmesini istemektedir.