Diyabet ve Evde Bakım
27 Mart 2019


22 diyabet.pdf

                                DİYABET

Dr. Nurcan YALÇINDAĞ

Diyabet, vücudun kan şekerini normal sınırlar içinde tutma yeteneğini kaybetmesidir. Diyabette, pankreasta üretilen bir hormon olan insülin yapımı hiç yoktur veya çok azdır ya da vücutta insüline karşı bir direnç gelişmiştir. İnsülin kandaki şekerin hücre içine girmesini sağlar.

Sık ve bol miktarda idrara çıkma, aşırı susama, kilo kaybı, aşırı acıkma hissi, halsizlik yorgunluk, bulanık görme, sık enfeksiyonlar, deride kuruma ve kaşıntı,el ve ayaklarda uyuşma hissi gibi belirtilerle birlikte günün herhangi bir saatinde ölçülen  kan şekerinin 200mg/dl ve üzerinde olması ve açlık kan şekeri ölçümünde kan şekerinin 126mg/dl ve üzerinde olması ile diyabet tanısı konulur.

Diyabet Tip1 ve Tip2 olmak üzere iki tipe ayrılır. Tip 1 diyabet, insülin hormonunun tamamen yokluğudur. Hastaların başlangıçtan itibaren insülin kullanmak zorunda oldukları tiptir. Genellikle 30 yaşından önce başlar. Okul öncesi (6 yaş civarı), puberte (13 yaş civarı) ve geç adolesan dönemde (20 yaş civarı) üç pik görülür.  Hiperglisemiye ilişkin (ağız kuruluğu, polidipsi, açlık hissi, poliüri, kilo kaybı ve yorgunluk gibi) semptom ve bulgular aniden ortaya çıkar.  Hastalar sıklıkla zayıf ya da normal kilodadır. Diyabetik ketoasidoza yatkındırlar. Tedavisi insülin injeksiyonları ile yapılır.

   Tip2 diyabet,hücre-reseptör defektine  bağlı olarak organizmanın ürettiği insülinin kullanımında ortaya çıkan sorunlar nedeniyle glukoz hücre içine alınıp enerji olarak kullanılamaz . Periferik dokularda (özellikle kas ve yağ dokusunda) insülinin etkisi yetersizdir. Kas ve yağ hücresinde glukoz tutulumu azalmıştır. Pankreas, kan glukoz düzeyine yanıt olarak yeteri kadar insülin salgılayamaz. Karaciğerde glukoz yapımı aşırı derecede artmıştır.  Çoğunlukla 30 yaş sonrası ortaya çıkar, ancak obezite artışının sonucu olarak özellikle son 10-15 yılda çocukluk veya adolesan çağlarında ortaya çıkan tip 2 diyabet vakaları artmaya başlamıştır. Güçlü bir genetik yatkınlık söz konusudur. Ailede genetik yoğunluk arttıkça, sonraki nesillerde diyabet riski artar ve hastalık daha erken yaşlarda görülmeye başlar. Hastalar sıklıkla obez veya kiloludur.Uzun süreli hiperglisemik seyirde veya b-hücre rezervinin azaldığı ileri dönemlerde diyabetik ketoasidoz görülebilir. Hastalık genellikle sinsi başlangıçlıdır. Pek çok hastada başlangıçta hiçbir bulgu yoktur. Bazı hastalar ise bulanık görme, el ve ayaklarda uyuşma ve karıncalanma, ayak ağrıları, tekrarlayan mantar infeksiyonları veya yara iyileşmesinde gecikme nedeniyle başvurabilir. Tedavide oral antidiyabetik  ilaçlar  ve gereğinde insülin kullanılır.

Diyabet kontrolünde hedef,

  • Kan glukoz regülasyonunu sağlamak
  •  Komplikasyonları önlemek ve ilerlemesini durdurmak
  •  Büyüme ve gelişmenin fizyolojik süreçte olmasını sağlamak
  •  Enfeksiyon sıklığı ve şiddetini azaltmak
  •  Yaşam kalitesini artırmak, olmalıdır.

Tip1 diyabette, birey en az 1-3 ayda bir sağlık personeli tarafından görülmelidir. Hipoglisemi atakları dikkatle izlenmelidir. HbA1C 3 ayda bir kontrol edilmeli. Tıbbi beslenme tedavisi  karbonhidrat/insülin oranı, egzersiz  kontrol edilmelidir. Tüm diyabetliler her yıl grip aşısı olmalıdır.  2 yaşından büyükler 5 senede bir pnömokok aşısı olmalıdır. Evde glukoz takibi, sık hipoglisemiye giren ve hipoglisemiyi algılamayan olgularda yaşam kurtarıcı olabilir. Yeni tanı konmuş Tip1 diyabetli bireyler sabah, öğle, akşam açlık ve tokluk (yemek başlangıcından 2 saat sonra) kan glukozu ile izlenmelidir. Haftada en az iki gün, gece sabaha karşı (saat 03:00 ya da 04:00’te) kan glukozu ölçülmelidir.

 Tip2 diyabette, tüm dönemlerde vazgeçilmez tedavi bileşeni yaşam tarzı değişikliğidir. Yaşam tarzı değişikliğinin yerini tutacak hiçbir ilaç bulunmamaktadır. Yaşam tarzı değişiklikleri yalnız kan glukozu üzerine değil, tüm risk faktörleri üzerine de olumlu etki gösterir. Yaşam tarzı değişikliğinin iki bileşeni olan beslenme alışkanlıkları ve fiziksel aktivite düzeyi için öneriler, hastanın özelliklerine göre bireysel olarak belirlenmelidir. HbA1C hedefi Tip 2 diyabette ≤ %7, genç ve kardiyovasküler risk taşımayan hastalarda %6.5, kardiyovasküler risk taşıyan yaşlı grupta ise %7.5’tir. İyi glisemik kontrolün erken sağlanması mikrovasküler ve makrovasküler komplikasyonları azaltır. Akut hipoglisemiler özellikle kardiyovasküler riski yüksek hastalarda ölüm oranını artırabilir. Bu nedenle komplikasyonlu hastalarda hipoglisemiden kaçınmak ana hedeflerden biri olmalıdır

Diyabette hedef:

                 Açlık kan şekeri: 90-130mg/dl arasında

                Tokluk kan şekeri: 180mg/dl altında

                Hemoglobin A1C <%7 olmalıdır.

Diyet ve ağızdan alınan diyabetik ilaçlarla iyi kontrolü sağlanmış Tip 2 diyabette haftada bir iki gün açlık kan şekeri bakılması ve gece yatmadan önce kan şekeri ölçümü yapılması yeterlidir. Hemoglobin A1C ise ortalama üç ayda bir ölçülmelidir.

Kan şekerinin normalin altına düşmesine hipoglisemi denir. Açlık hissi, aşırı terleme ve huzursuzluk, güçsüzlük, çarpıntı, titreme, baş ağrısı, bulanık görme, sinirlilik, uyku hali, bilinç bulanıklığı gibi belirtiler görülebilir. Ağır şiddetteki hipoglisemide bilinç kaybı, kasılmalar, bayılma olabilir. Mümkünse kan şekeri ölçülmelidir. Kan şekeri 70mg/dl altında ve bilinç açık  ağızdan alımı varsa karbonhidratlı diyet( kesme şekeri, meyve suyu ) verilir. Ağızdan gıda alamayacak durumda şuur kaybı mevcutsa acil sağlık ekiplerine haber verilmelidir. Yaşlı diyabetlilerin çoğu hipogliseminin belirti ve bulgularını hissetmeyebilir. Kan şekeri düzeyleri dikkatli olarak takip edilmelidir.

Kan şekeri seviyesinin normal oranların üzerine çıkmasına hiperglisemi denir. Tedavi edilmezse kişinin komaya girmesine neden olabilir, yaşamı tehdit eder. En yaygın belirti aşırı idrara çıkmadır. Aşırı susama, aşırı yemek yeme, ağız kuruluğu, kuru cilt, halsizlik, yorgunluk, uyku hali, mide bulantısı, kusma, ağızda aseton kokusu, bilinç kaybı görülebilir. Hipergliseminin belirti ve bulguları genellikle hipoglisemiden daha yavaş ilerler.Bu ilerleme iki ya da üç gün alabilir.Kan şekeri  240mg/dl üzerinde ölçülür ve  hiperglisemi bulguları saptanırsa, tedavisinde yer alan insülin ya da diyabet ilaçlarını düzenli alıp almadığı kontrol edilir. Beslenmesine uyması ve bol sıvı alımı sağlanır. Kontrol ve takip için bir sağlık kurulu şuna başvurulur.

Tüm dünyada diyabeti olan bireylerin sayısı giderek artmaktadır. Bu artışın nedeni hareketsiz yaşam tarzı, artan obezite, sağlıklı olmayan beslenme alışkanlıkları ile açıklanabilir. Diyabetin kontrolü sağlıklı beslenme planı, düzenli egzersiz, ilaçların önerildiği gibi kullanılması ve düzenli sağlık kontrolleri ile sağlanabilir.

Diyabette tedavi diyabetin tipine ve hastaya göre seçilir.Tip 1 diyabette tabletlerin rolü yoktur,yalnızca insülin kullanılır. Tip 2 diyabette ise ilk olarak tabletler kullanılır. İlerleyen dönemde tedaviye insülin eklenebilir.

Diyabetin ciddi sonuçlarını şöyle sıralayabiliriz;

  • Göz sorunları (görme kaybı, körlük),
  • Böbrek sorunları(böbrek yetmezliği),
  • Duyusal, sinirsel sorunlar(ağrı, his kaybı ve yaralar),
  • Kalp dolaşım sistemi sorunları(kalp krizi),
  • İnme-felç, ayak sorunları(gangren, uzuv kaybı). 

 Bu sonuçların tümü zamanında uygulanan tedavi ve iyi kontrol ile önlenebilir.

Diyabetli hastada ,

  • Kan şekeri ölçümü,
  • Kan basıncı ölçümü,
  • İdrarda protein varlığına yönelik test,
  • Kolesterol testi ve
  •  EKG(kalp grafisi) düzenli olarak yapılmalıdır.

 Ayrıca ayak muayenesi, göz muayenesi ve diş kontrolleri atlanmamalıdır.

  

 Kaynaklar:

1.Olgun,N.,Hipoglisemi ve hiperglisemi,www.tdhd.org>dhd_kitap,Erişim tarihi:03.06.2016

2. Diyabet Tanı ve Tedavi Rehberi,2013, Türkiye diyabet Vakfı

http://www.turkdiab.org/i/2013/D%C4%B0YABET%20REHBER%C4%B0%202013.p+df,

3) Diabetes Mellitus ve Komplikasyonlarının Tanı, Tedavi ve İzlem kılavuzu, Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği, ISBN 978-605-4011-16-2, Mayıs 2014 / Ankara,  http://www.turkendokrin.org/files/file/DIYABET_TTK_web.pdf